Büyük Şehirlerde Küçük Hafta Sonu Kaçamakları

Büyük Şehirlerde Küçük Hafta Sonu Kaçamakları

Ülkemizin büyük şehirlere yakın cennet köşelerini ve keyifli bir sürüş vaat eden hafta sonu kaçamak rotalarını siz ve sevdikleriniz için derledik.

Tatilin tadı damağınızda mı kaldı? Şehirdeki hayatınızı aynı güzellikte renklendirmek mi istiyorsunuz? Merak etmeyin, yaşadığınız kentten çok da uzak olmayan, aracınızla birkaç saat içerisinde ulaşabileceğiniz yerlerde o tadı tekrar yakalayabilir ve rengârenk deneyimler yaşayabilirsiniz.
Emin olun günübirlik ya da birkaç gün konaklamalı yapacağınız geziler, keşfedebileceğiniz tüm bu bölgeler size kendinizi yaz tatilinden çok daha iyi hissettirerek yaşam enerjinizi de arttıracak.
Ülkemizin büyük şehirlere yakın cennet köşelerini ve keyifli bir sürüş vaat eden hafta sonu kaçamak rotalarını siz ve sevdikleriniz için derledik.


BOLU – DÜZCE HAVZASI
 


Pek kimse farkında olmasa da belki de İstanbul ile Ankara’nın en büyük ortak noktası Bolu – Düzce havzası. Biri 500 seneye yakın Osmanlı’nın diğeri Cumhuriyet’imizin başkenti iki şehrin buluşma yeri. Ankara ya da İstanbul’da yaşayan gezebileceği tek bir günü dahi boşa harcamak istemeyenlerin Bolu - Düzce Havzasındaki doğal güzelliklerde bir çok anı biriktirebilirler. Üstelik tek gün ya da hafta sonu değil aylarınızı ayırsanız bu bölgedeki doğal mirasın tamamını keşfetmenize yetmeyebilir.

Zorlu bir yoldan geçerek ulaşacağınız orman,  denizinin içerisindeki Yedigöller 1965’ten bu yana 2000 hektara yayılmış bir milli park. Heyelan sonucu oluşan ve yeraltından birbirlerine bağlı olan bu 7 gölün çevresindeki her mevsim farklı bir renge bürünen ağaçlar ve zengin bitki örtüsü birçok canlının da yuvası. Bölgedeki şifalı pınarlar ve doğanın en güzel şarkılarını şırıl şırıl mırıldanan dereler, suyun hayatın kaynağı olduğunu ispatlamak ister gibi bir sonsuzluktan diğerine akıyor. Doğanın benzer bir resitaline sahne olan Abant Gölü kıyısındaki restoranlarda ruhunuzu da huzurla doyurabilir ya da sevdiğinizle unutamayacağınız romantik anlar yaşayabilirsiniz.
1400 rakımlı Pürenli Yaylası bölgedeki diğer bir doğa harikası. Efteni Gölü ve Güzeldere Şelalesi yolu üzerindeki Pürenli’de su ve kuş sesleri adeta düet halinde. Daha pek çok ormanlık alan, yayla ve şelale bulunan Bolu ya da Düzce’ye giderken bölgenin hava durumuna dikkat etmelisiniz. Zira kış döneminde bazı yollar kar dolayısıyla kapanmış ya da tehlikeli olabilir. Zaten kış turizmini tercih eden biriyseniz Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki olanaklardan faydalanabilirsiniz.

Türkiye’deki 15. ‘cittaslow’ yani ‘sakin şehir’ olan Mudurnu kurulduğu vadideki doğal güzelliklerin yanı sıra ülkemizin tarihi ve kültürel değerlerini de taşıyor. Tarihi konakların dışında 1890 yılı yapımı Saat Kulesi’ni ziyaret ettiğinizde ilçede zamanın nasıl da dinginlik ve huzur içinde aktığını da fark edeceksiniz.
Kısacası Bolu ve Düzce havzasında, hafta sonları kaçamak yapmak için bol oksijenli doğa yürüyüşlerinden kadraja sığmayan güzellikleri belgeleyebileceğiniz bir fotoğrafçılık deneyimine dek pek çok alternatif saklı.
Son olarak bölgeye hareket etmeden evvel bagajınızın mümkün olduğunca boş olduğuna emin olun. Zira burada geçirdiğiniz süre boyunca tadına doyamayacağınız yöresel ürünleri evinize de götürmek isteyeceksiniz, İstanbul ya da Ankara, ülkemizin her neresinden gelmiş olursanız olun.


KIRKPINAR – KARTEPE – MAŞUKİYE
 


Sakarya’nın Kırkpınar beldesi, bulunduğu coğrafyanın ötesinde sıra dışı bir özelliğe sahip. Bir yanında Sapanca Gölü diğer yanında ormanlarla kaplı dağlar Marmara Bölgesi’nde olmasına rağmen Kırkpınar’a, Doğu Karadeniz havasının tazeliğini ve ferahlığını kazandırıyor. Böylece bölgedeki gelişkin tesislerde bir yandan zihninizi dinlendirirken diğer yandan bedensel sağlığınızı da  korumuş oluyorsunuz. 
Sapanca Gölü kıyısında ise yürüyüşten fotoğrafçılığa, leziz restoranlardan su sporlarına kadar aradığınız her şeyi bulabilmeniz mümkün.

Bölgeye yakın diğer bir hafta sonu kaçamak noktası Kartepe’de ise kış sporlarından ekstrem aktivitelere dek hem kendinizi zinde tutabileceğiniz hem de eğlenebileceğiniz alternatifler mevcut.
Sapanca Gölü’ne hâkim ve Kartepe’ye bağlı ‘âşıklar diyarı’ Maşukiye’de de doğal güzellikler içerisinde ister serpme kahvaltı isterseniz de alabalık olmak üzere unutamayacağınız lezzetlere doyacaksınız.


ŞİRİNCE
 


İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan Şirince, ismiyle müsemma alabildiğine şirin bir yer. Şirince’nin Arnavut kaldırımlı dar sokaklarındaki tarihi evlerin arasında gezerken kendinizi zamanda bir yolculuğa çıkmış gibi hissetmeniz mümkün.
Bu zaman yolculuğuna sabah ne kadar erken ve aç çıkarsanız sizi bir o kadar keyifli anlar bekliyor. Zira yöresel ürünlerle hazırlanmış mükellef bir kahvaltı sofrası Şirince’nin olmazsa olmazları arasında.
Sonrasında Şirince’deki kiliseleri, mahzenleri ve Taş Mektep Müzesi’ni ziyaret ederek tarihi daha da derin bir şekilde soluyorsunuz. Sokaklarda gezerken karşınıza çıkacak olan meyveli fermente lezzetlerin tadımı ise Şirince’nin bir başka ritüeli.
Kendi çağının en önemli yerleşim birimlerinden Efes Antik Kenti, Şirince’nin komşusu. Bölgedeki Meryem Ana Evi ve İsa Bey Camii de ziyaret edilebilecek tarihi kutsal yerler.
Güzel İzmir’in bu şirin beldesi her ne kadar 2012 yılında Maya Takvimi’ne göre 21 Aralık ‘dünyanın son günü’ kehanetleriyle yoğun bir biçimde gündeme gelse de ziyaretçilerine asla kıyameti değil kısacık bir hafta sonunda dahi benzersiz bir keyfi ve bereketi vaat ediyor.


KARADENİZ KIYISI BOYU TRAKYA
 


İstanbul’dan Karadeniz kıyısı boyunca Trakya’ya doğru ilerlerseniz karşınıza çıkacak olan iki tabiat parkı var, Çilingoz ve Kastro. Mevsim itibarıyla denizin kendisinden doğrudan faydalanamadığınız dönemlerde dahi dalgaların kıyıya taşıdığı havayı soluyarak yapacağınız doğa yürüyüşleri hafta sonu kaçamağınızda tazelenmeniz için birebir.

Daha ilerideki Kıyıköy ve İğneada doğal güzellikler ile tarihi değerleri buluşturan iki balıkçı kasabası. Bölgedeki longoz ormanları ülkemizde ekoturizmin son yıllarda en çok yükselen değerlerinden.
Kıyıköy’ün bağlı olduğu Kırklareli’nin Vize ilçesi ülkemizin ‘sakin şehir’leri arasında. Bu huzur dolu ortamda tam mevsiminde en taze haliyle yiyeceğiniz deniz mahsullerinin tadını unutamayacaksınız.


SAFRANBOLU – AMASRA
 


Hititler’den bu yana Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dâhil olmak üzere pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Safranbolu bu mirası günümüze hakkıyla taşıyor. İki asırlık konakları ve tarih kokan sokaklarıyla orijinal dokusunu korumayı başaran Safranbolu, 1994 yılından bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde. İlçe her an karşınıza çıkabilecek 1000’i aşkın tarihi eseriyle adeta bir açık hava müzesi. Tarihi camileri, Cinci Hanı ve Hamamı, Kaymakamlar Evi Müzesi ve Demirciler Çarşısı haftasonu kaçamağınızın huzur verici noktaları. Tarihi Yemeniciler Arastası’nda ise hem soluklanabilir hem de sevdiklerinize götürmek üzere hediyelik eşyalar bulabilirsiniz.

7 asırlık Yörük Köyü’nü ziyaret ettiğinizde dikkat etmeniz gereken tek bir şey var. Bu atmosferden, büyük şehre dönmeyi hiç istemeyebilirsiniz. Ülkemizin 4. büyük mağarası olan Mencilis Mağarası ile Tokatlı Kanyonu ise Safranbolu’nun büyüleyici doğal güzellikleri arasında.
Safranbolu ziyaretinizi ekim – kasım aylarında gerçekleştirirseniz safran hasadına tanık olma şansınız da bulunuyor. Emin olun bu mucizevi çiçeğin coşkun renk cümbüşü başınızı döndürecek.
Safranbolu’ya kadar gelip Karadeniz havası almak isterseniz 1 saatlik bir yolculukla ulaşabileceğiniz Amasra’yı Bakacak Tepesi’nden izlemeye doyamayacaksınız. Manzaranın içine dalmak istediğiniz zaman Tarihi Kemere Köprüsü, Boztepe Adası’ndaki eski şehre ve kaleye kavuşmanızı sağlıyor.


RİVA’DAN PEMBE KAYALIKLARA
 


İstanbul Boğazı’ndan Kocaeli’ne doğru şehir merkezi üzerinden düşünülünce her biri ayrı bir menzil gibi görünse de aslında Karadeniz boyunca göz alıcı bir gerdanlığın taneleri misali peşpeşe bir dizi inci var.
Riva’da sizi nefis balık restoranları karşılarken Şile’deki tarihi deniz feneri ile kaleler ziyaretiniz için hazır bekliyor. Hırçın dalgaların dövdüğü sahil şeridi boyunca uzun yürüyüşler sırasında derin düşüncelere dalıp zihninizi yenilemeniz ya da kendinizi bir filmin içinde hissetmeniz mümkün.

Şile’ye bağlı Ağva’da ise Yeşilçay ve Gökse Dereleri, yemyeşil orman ile masmavi deniz arasındaki iki köprü adeta. Yeşilçay’da tekne ile gezebilir, daha sığ olan Göksu’da da heyecanlı bir kano deneyimi yaşayabilirsiniz. Bölgede tarihi kalıntılardan şelale, mağara ve kayalıklara dek bir haftasonu kaçamağını dolu dolu yaşamanızı sağlayacak her şey bulunuyor. Elbette yorgunluğunuzu atıp hem de pek çok lezzeti tadacağınız konaklama tesisleri, restoranlar ve kafelerle birlikte.
İncilerle dolu hattı Kocaeli yönüne doğru takip ettiğinizde ise komşu iki balıkçı köyü Kerpe ile Kefken’e ulaşırsınız. Burada da taze deniz mahsullerinin yanısıra Pembe Kayalıklar eşine benzerine zor rastlayacağınız bir günbatımı manzarası sunuyor.


GÜNEY MARMARA
 


Marmara’nın güneyi de haftasonu kaçamak rotası için en az batısı ve doğusu kadar uygun. Elbette turizm ve seyahatte başlı başına bir marka olarak tanımlayabileceğimiz Uludağ’dan bahsetmiyoruz sadece. Trilye ve İznik tüm mütevazılıklarıyla sessizce kendilerini keşfetmenizi bekliyor. Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı olan Trilye, dar sokakları ve tarihi taş evleriyle bir film setini andırsa da aslında tabiri caizse başrol oyuncusu dahi sayılır. Uluabat gölündeki adaya köprüyle bağlı olan Gölyazı’nın da ondan aşağı kalır yanı yok.
Trilye, simgesi Taş Mektep’ten bölgede yetişen tek tek her bir zeytin tanesi ile her damla zeytinyağına kadar ülkemizin son derece önemli bir değeri.

Türkiye’nin en büyük 5 gölünden biri olan İznik Gölü de gerek kuş gözlemciliği gerekse de lezzetli balıklarıyla bambaşka alternatifler içeriyor. Bölgede flora ve fauna kadar tarihi ve kültürel eserler de ilgi çekici. Ayasofya Camii, türbeler, İznik Müzesi ve Çini Müzesi hafta sonu kaçamağınıza huzurlu ve derinlikli bir ruh hali kazandırabilir.


ILDIRI – BALIKLIOVA



Birbirlerine gayet yakın olmalarına rağmen Karaburun Yarımada’sının iki ayrı yönüne bakan Ildırı ile Balıklıova günübirlik ziyaretle deniz mahsulleri, otlar ve zeytinyağlıları içeren hem keyifli hem de sağlıklı Ege mutfağının eşsiz tadına varabilmeniz için ideal yerler. Her ikisini de alternatiflerinden ayıran şey hemen yakınlarındaki turistik beldelere kıyasla çok daha sakin kalabilmiş olmaları.

Damak zevkinize birbirlerine yakın lezzetler vaat etseler de Ildırı’da tarihi taş evler ve çevresinde antik kent kalıntıları bulunurken, Balıklıova’dan un kurabiyesi ve yerel ürünlerle dönebilirsiniz şehre.
Aynı gün içerisine her iki hafta sonu kaçamak noktasını da sığdırmaya çalışıp çalışmayacağınız elbette size kalmış. Ancak bizim size tavsiyemiz sabah erkenden Balıklıova balık mezatına muhakkak uğramanız. Çünkü orada sadece en tazesinden balık bulmayacaksınız; orada en köklüsünden bir geleneği, en güçlüsünden bir kültürü, maalesef artık az rastlanılan değerleri bulacaksınız.

Hafta sonu kaçamaklarınızın ömrünüze değer katması dileğiyle…

 
Lütfen kayıtlı e-posta adresinizi giriniz. Şifreniz e-posta adresinize gönderilecektir.

Not: Hatırlatma iletisinin size ulaşmadığını düşünüyorsanız; Lütfen e-posta hesabınızdaki "Spam, Önemsiz, Junk Mail" gibi klasörleride inceleyiniz.